Bu sabah bir cümle okudum.
Ve gerçekten sorguladım kendimce bazı şeyleri, “evlerimiz
büyüdü, ailelerimiz küçüldü.” Demiş birileri..
Ürktüm.
Çünkü fark ettim ki aslında hepimiz yalnızlaştırılmışız. Ya
da kendimizi korumaya almışız. Aldanışlarımız, kırgınlıklarımız, hayal
kırıklıklarımız, kaybedişlerimiz, üzüntülerimiz, kederlerimiz. Hepsini
toplamışız. Güven duygumuzu da katmışız peşlerine ve öylece bakakalmışız. Sonra
demişiz ki kimse gelmezse, gidişleri yaşamam. Tek başımıza var olmaya çalışan
insanlar olmuşuz. Hatta o kadar yalnızlığa alışmışız ki aslında bir kendimizi
seviyoruz. En çok kendimizi seviyoruz. Paylaşmayı unutmuşuz. Hesaplar kitaplar
ile yaşamaya alıştık. Ne acı, ne acı, birine bir şey vermek için acaba geri ne
gelir diye düşünüyoruz. Küçücük tebessümün bile ardını arar olduk. Hangi ara
böyle olduk ki biz?
Biz olmaktan ne ara vazgeçip ben merkezli beyinler olduk.
Neden her şeyden önce ben böyle istiyorum, ben öyle yaparım, ben şöyle derim…
Her anımıza ben’i yerleştirip, BİZ olmanın lezzetini kaybettik. Planlar
programlar yaparken saat 12.00 de köşedeki pastanede buluşmak üzere konuşur
heyecanla giderdik. Şimdi plan yaparken hmmm yok canım ya o gün müsait değilim,
haberleşelim mutlaka diyoruz. Bir türlü haberleşemeden tekrar karşılaştığımızda
görüşelim mutlaka çok özledim iki laf edelim diyoruz. Ardı arkası gelmediği
gibi. Gerçekten şeytanın bacağını kırıp görüşebilirsek cep telefonlarımıza
sarılıyoruz J
Çok para kazanalım, büyük evlerde oturalım iyi de kiminle