17 Ekim 2015 Cumartesi

yiyeceklerimizi paylaşalım


Avrupa da yeni başlayan gerçek bir uygulamayı duyduğum zaman şaşırdım. Bir web sitesi üzerinden evinizde fazla olan yiyeceklerinizi başkaları ile paylaşıyormuşsunuz. Sitenin amacı çöpe giden yiyecek miktarını düşürerek israfı önlemek. Siteye evinizde olan malzemeleri yazıyorsunuz ihtiyaç sahipleri gelip sizden alıyor. Burada ki ihtiyaç sahiplerinden kasıt yoksul insanlar değil. Mesela siz tatile gideceksiniz. Dolabınızda tüketilmesi gereken malzemeler var. Aynı sokakta yaşayan başka bir komşunuz da alış veriş yapmamış. Malzemeye ihtiyacı var. Gelip sizin tüketemeyeceğiniz malzemeyi alıp kullanıyor. Mantalite tamamen israfı önlemek. Çöpe gidecek olan yiyecek miktarını minimize etmek. Bu uygulama şimdilerde 13 bin civarında takipçisi ile Almanya da revaçtaymış. Birleşmiş milletler gıda ve tarım örgütü verilerine göre dünyada gıda israfı %25 oranında azalırsa 870 milyon insan doyabilirmiş.

Bu uygulamaların farklı bir versiyonu da Türkiye’de mevcutmuş. Gıda bankası diye bir sistem varmış bizim ülkemizde ben ilk kez duydum. İlk gıda bankası 2004 yılında Diyarbakır da kurulmuş. Ve ülkemiz genelinde 100 civarında gıda bankası varmış. Fakat bu gıda bankalarının işlerliği nedir bilinemiyor çünkü bir çatı altında verilere dayalı olarak toplanamamışlar.

Ülkemizde hayvan severlerin uygulamaya başladığı bir başka yöntemde çöpe gidecek olan yiyecekleri barınaklara gönderiyorlar. Siz evinizde veya iş yerinizde artık olan yemekleri vermek isterseniz www.hayvandostu.org adresinden iletişime geçiyorsunuz. Adresinizden gelip alıp barınaklara ulaştırıyorlar.

Son zamanlarda şehrimizde yapılan yeni bir uygulamaya tanık oluyorum. Ne kadar yaygın bilmiyorum fakat bir yerden başlamış olmak adına seviniyorum. Apartmanlarda atık ekmek kutuları var. Haftanın bir günü gelip kutuları boşaltıyor belediye çalışanları ve bu ekmekleri bildiğim kadarıyla barınaklara götürüyorlar.

Elimizden geldiği kadarıyla tüketebileceğimiz kadar gıda almaya çalışalım. Dünyada milyonlarca insan açlık ile savaşırken. Her 5 dakika da bir insan açlıktan ölürken ben ne yapabilirim diye düşünmeyelim. Bir ekmek tüketiyorsak bir ekmek almak ile başlayalım. Çünkü tüketim azaldıkça üretim de paralel olarak azalacaktır. Böylelikle biz bir döngü başlatmış olacağız. Ve bu zincir o kadar geniş kapsamlı bir zincir ki şöyle düşünün belki çok klişe gelecek fakat Afrika da kanat çırpan kelebeğin Amerika da yarattığı fırtınayı istiyorum söylemini herkes duymuştur.

Yapacağınız hiçbir şeyi hafife almamanız dileği ile …  

DUR(dur)MALIYIZ!!!


Şiddet = duygu ve davranışta aşırılık. /  bir gücün, bir hareketin derecesi, sertlik. / inandırma veya uzlaşma yerine kaba kuvvet kullanma.

Kadına uygulanan şiddet bunlardan hangisinin karşılığıdır bilemem fakat bildiğim tek şey kadına şiddet dünyanın her yerinde var. Ne yazık ki eğitim, kültür, inanç vb kavramlar ile de uzaktan yakından alakası yok. Kadına şiddet sadece az gelişmiş ülkelerde veya eğitim seviyesi düşük insanlarda söz konusu değil. Peki, neden şiddet?

Maskülen bir dünyada, maskülen toplumlarda yaşıyoruz. Yaratılıştan bu yana kadına karşı bir ön yargı var. Söylemlere göre kadın şeytandır. Fakat her anne bir melektir. Kadın ile alıp veremediğimiz nedir?

Erkekler neden şiddete başvurur. Çünkü en büyük sıkıntı aile içi şiddet ile başlıyor. Empati yapalım. Yoğun stres, sıkıntı, baskı altında çalışan bir erkek eve geldiği zaman şikâyetçi, memnuniyetsiz bir kadın tarafından karşılanıyorsa bunu engellemenin yolu şiddet midir? Erkek aldatılıyorsa bunun cezası ölüm müdür? Bu sorunun cevabı evet ise kadın aldatıldığı zaman “erkektir yapar” diye neden onaylanıyor. Aldatmak, karşılığı ölüm olacak kadar aşağılayıcı, küçük düşürücü bir davranış ise bir erkek neden aldatır? 

 Erkek olmak, fiziksel olarak güçlü olmak demek. Peki, bu güç, zekânın, sevginin, anlayışın yetmediği yerde kaba kuvvete başvurup yıldırmak mı demektir?

Şiddet eğilimi aile de başlar. Sevgisiz büyüyen insanlar şiddete meyillidirler. Herhangi bir kişilik bozuklukları yoksa normal aileler de yetişen insanların şiddete eğilimi görülmemektedir. Fakat şiddete eğilim kişilerin eğitimleri, çevresel faktörleri, yaşadıkları travmalara bağlı olarak değişiklikler göstermektedir. Bunları göz önünde bulundurmazsak ŞİDDET hele ki güçsüz olan KADINA ŞİDDET kabul edilemez. Kadın zayıftır. Güçsüzdür. Sindirilebilir. Hele ki anne ise evlatları için pek çok şeyi sineye çekecektir. Böyle bir varlığa şiddet göstermek, öldürmek, katletmek hiçbir erkek tarafından onaylanmayacak davranışlardır.

Çevremizde ailesi tarafından, eşi tarafından, akrabaları tarafından şiddet gören kadınlar varsa ALO 183 (Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı) telefon edelim. Ve yardım etmeye çalışalım.  

Eşimize, annemize, kardeşimize şiddet uyguluyorsak DURMALIYIZ. Bunlara tanık oluyorsak DURDURMALIYIZ.

Ben zayıfım, gidecek yerim yok, kadın başıma ne yaparım ki düşüncelerini bir tarafa atıp HAYIR diyebilmektir. Yarınlara ışık tutacak güç.

3 Ekim 2015 Cumartesi

Yenildik,


Der ki Hz. Ömer; ilim öğrenmek için dergaha gelenlere önce edebi ve ahlakı öğretirdik.. 
Eskiden okula çocuğunu kaydettiren veliler; “Öğretmen; eti senin, kemiği benim” derdi. Ve çocuklar saygıyı öğrenirdi. Karşı gelmemeyi, dinlemeyi vs vs. Peki biz ne yaptık? Benim çocuğum özel algısını bir güzel empoze ettik, zaman ile kendimizin bile söz geçiremediği bir nesil yetiştiriyoruz. Bu zavallı çocuklar asosyal, bu çocuklar özgüvensiz, bu çocuklar ne yazık ki beceriksiz. Çünkü gerçek hayattan çok uzaktalar. Biz büyükler birbirine tahammülü olmayan insanlar oluverdik. Hepimiz saldırgan, agresif, gereksiz gergin tipleriz. Hepimizin bitmeyen işleri ve acelesi var. Bizler saygıyı, sevgiyi, edebi unuttuk. Çocukların ellerine verdik teknolojiyi oyun oynuyorlar, bize de bulaşmıyorlar. İletişim kurmayı istemiyorlar. Hoş biz büyükler de istemiyoruz. Merhaba, nasılsın demeyi unuttuk. Bir insanın bir hatası olduğunda yargılamadan dinlemeyi unuttuk. Hoşgörüyü unuttuk. Herşeyden önemlisi sevmeyi unuttuk. Yaratılanı, yaradandan ötürü sevmeyi unuttuk. Sosyal paylaşım sitelerinde yediğimiz yemekleri paylaştığımız kadar, sevmeye dair güzellikleri paylaşabilsek. Hep diyorum sevgi kurtaracak dünyayı sevelim, sevdiklerimize hissettirelim. Yoksa bitmeyen işlerimiz, kronik acelelerimiz ile kaybolup gideceğiz