30 Kasım 2015 Pazartesi

yâr..



 
Zaman geçer, ömür geçerNergislere güllere
çayıra çimene
Hayat oluveririz yâr
Nergisin kokusu sen
Gülün kokusu ben oluruz
Özledim dedi kadın
Alışmalıyız dedi adam
Alışmak zorunda değiliz dedi kadın
Ben sensiz hayatımı kabullenip yaşamaya çalışacağım dedi adam
Kadın avaz avaz bağırdı
İçinde senin olmadığın hayatı ben neyleyim yâr
Adam duymadı
Yüreğini alıp gitmişti
Yada gider gibi yapmıştı
Zaman geçecek
Ömür geçecek
Nergislere güllere hayat vereceğiz
Yaşarken birbirimizden esirgediğimiz hayatı..

25 Kasım 2015 Çarşamba

25 KASIM


Hiç duydunuz mu 25 Kasım tarihini?

25 Kasım, kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günüdür. 1999 yılında BM tarafından ilan edilmiştir ve tüm dünyada farkındalık yaratmak adına yürüyüşler, protestolar vs. yapılmaktadır. Bu günün 25 Kasım olmasının nedeni: 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti diktatörlük ile yönetiliyormuş. Mirabal kardeşler diye bilinen üç kız kardeş yönetime karşı olduğundan dönemin başkanı bir açıklama yapıyor, ‘Ülkede iki tehlike var. Biri kilise, biri Mirabal Kardeşler'. Bu açıklamadan sonra üç kız kardeş tecavüz edilerek hunharca katledilmiş. Ne kadar uzak değil mi bize, okurken tüylerimiz diken diken oluyor. Şükürler olsun ki bizim ülkemizde böyle şeyler yok. Çünkü bizim ülkemizde kadının adı yok. Peygamberimiz veda hutbesinde 'kadınlarınız size Allah'ın emanetidir' demiş fakat ya anlamadık, ya yanlış anladık, ya da işimize gelince Müslümanız. Zira dünya sıralamasında, kadın erkek eşitliğinde 136 ülke arasında 120. sıradayız.

Kadın cinayetlerinde 41 ülke arasında 13. Sıradayız. Her gün mutlaka bir kadının ölümüne tanık oluyoruz. Aşırı sevgiden ölüyorlar. Katilleri bu sebepten indirim alıyor. Niye öldürdün? Aşırı seviyordum. İnsan sevdiğine bakmaya kıyamaz, öldürmek nasıl bir sevgi diyen olmuyor tabii..

Karısı boşanmak istedi diye kezzap ile yakıyor insan türünün erkeği, hoş erkek demeye de, insan demeye de hele adam demeye hiç dilim varmıyor. Fakat hayvan dersem hayvanlar alınır sözüme zira hayvanlar aleminde hiç bir erkek, dişisini öldürmez..

Şiddet sadece ölüm değil elbet nereden başlasam anlatmaya bilmiyorum fakat bildiğim tek şey kadın olmak zor zanaat bu hayatta. 1-0 yenik başlamışız. . Çünkü bir gece geçer kız iken kadın oluruz, kocamız ölür dul oluruz, adımız sürekli değişir durur. Tüm küfürler üzerimizden geçer. Hep cinsel objeyizdir. Bir erkek isterse alır bizi karısı oluruz, çocuklarının anası oluruz. Tecavüze, tacize uğrarsak susturuluruz. Çünkü dişi köpek kuyruk sallamazsa, erkek köpek peşinden gitmez diye empoze edilmiştir bilinçaltımıza. Oysa kediye tecavüz eden hasta zihinler ile aynı kara parçasında yaşıyoruz. Ve ne yazık ki biz sustukça onlar uçkurlarını sallayıp geziyorlar. Kadın, dişi, avrat, hanım, hatun, ayel, bayan her ne sıfat kullanılırsa kullanılsın hepimiz önce insanız. Hepimiz anayız ve tüm insanlık bir anadan doğmuştur.

Lütfen çevrenizde türü ne olursa olsun şiddete maruz kalan bir kadın var ise yardım isteyin. Eksik etek diye tanımlanıp eksik olduğuna inandırılmış olsa da kimse sahipsiz değil bu hayatta. İnanın, inandırın bir hayat için el uzatın. ‘KADINA SIDDETE HAYIR’ diyelim..

23 Kasım 2015 Pazartesi

öyle işte..

İnsanlar acılarını uzun uzun anlatamazlarmış.
Bize hep acı anlatıldıkça azalır diye öğrettiler.

Koca bir yalanmış. Can'ınızı acıtan her ne ise aslında anlattıkça azalmıyor. Bir insanın canını en çok acıtan sevdiğini kaybetmektir. Aksini tecrübe etmedim bu hayatta naçizane fikrimdir. Para kaybedersiniz, üzülürsünüz, tekrar kazanırsınız, kısmet, nasip, rızık dersiniz tolere edersiniz.
Hayal kırıklığına uğrarsınız, bir iki sızlanırsınız unutursunuz. Sevdiğiniz bir eşyayı kaybedersiniz, yenisini daha güzelini alırsınız iyi ki kaybolmuş dersiniz. Fakat sevdiğinizi kaybederseniz, ne unutursunuz, ne nasip kısmet demeye diliniz varır, ne de yerini doldurabilirsiniz. Soranlara öyle işte dersiniz, öyle..
Anlatsanız yüreğinize sığmaz, dilinizden hep iyilikleri dökülür, güzellikleri kelimelere yerleşiverir. Hatıralar bir bir uçuşur gözlerinizin önünde, kokusu burnunuza, sesi kulağınıza gelir. Yarım kalmış bir hayat canlanıverir uzaklarda, gözleriniz dalar gider. Nefesiniz kesilir, kalbiniz sıkışır, burnunuzun direği sızlar, gözlerinize iki damla yaş dolar, derin bir nefes alır öyle işte dersiniz.. Hava da pek değişken oldu. İnsan ne giyeceğini bilmiyor Ya da çoluk çocuk nasıl diye bambaşka kanallara geçersiniz. Gün geçer de akşam olur ya, asıl o zaman başa döner. Ahh be dersiniz gitmeseydin, yitmeseydin. Ne güzeldi her şey, güzel olan her şey seninle gidiverdi. Karşınıza gelse otursa anlatsanız ona onsuz her şeyi, yarım, eksik, yıkık, dökük.. Sıcak ekmek kokusu o kadar da güzel değilmiş, deniz'in mavisi solmuş, çayır çimen kaybolmuş, çayın, kahvenin tadı yavanmış. Sensiz içilen tütün bile harammış.
Bir varmış bir yokmuş diye başlayan tüm masallar doğruymuş... Bir VARMIŞ, bir de YOKMUŞ..
Hayat kısaymış, sevgi bakiymiş.. Daha çok sevseymişim, daha çok koklasaymışım, daha çok sarılsaymışım, bak işte bugün yok olmuş dememek için, sevmekten, söylemekten, sahip çıkmaktan korkmayın. Acının rengi nedir bilmem fakat tarifi öyle işte..

22 Kasım 2015 Pazar

ya sonra?


Bu sabah kuaförde gördüğüm bir hanım aldı götürdü beni hayatın en gerçek haline.
Gördüğüm hanım bir bankanın şube müdürü idi, yaklaşık 10 yıl önce. Şimdi emekli olmuş. O zaman aşırı havalı, “her şeyi ben bilirim insanlar siz kendinizi ne zannediyorsunuz” edasında gezinirdi, insanlar ile konuşmaktan imtina ederdi.  Bu sabah gördüğüm hanım ise alabildiğine sıradan, mütevazı, teyzeciğim nasılsınız deme hissi uyandıran yurdum insanıydı.
Ne değişmiş, titri alınmış. Bugün bile yurdum sıralamasında ilk üçte yer alan bankanın, büyük şehir, büyük şube müdürü etiketi gitmiş. Ye kürküm ye bitmiş. Öz kimliğine bürünmüş. Velhasıl kelam hepimiz aynı gaflette değil miyiz yaşarken.
Aslında unuttuğumuz öz kimliklerimize dönünce başkası mı oluyoruz? Kendini bilen insan farkındadır ki para, mevki, makam ve hatta yaşam geçicidir. Asıl olan samimiyet, güven, doğruluk, iyi niyettir. Ölsek arkamızdan iyi insandı dedirtir.
Yavuz Sultan Selim halife olduktan sonra Osmanlı’da paşalar tarafından padişaha söylenen bir söz vardır 'mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var'. Hatta eski Roma’da zafer ile savaştan dönen komutan şehre girerken yanında iki kişi durur, halkın coşkusu sırasında gururlanacak komutana eğilip 'unutmayın siz Tanrı değilsiniz' derlermiş. Bugün var yarın yok olan hayatlarımızda makam, mevki, güç insana nefsini hatırlatır, özünü unutturur.
Minicik beyinlerimiz ile zannederiz ki önümüze konulan nimetlere biz sahip olmuşuzdur. Maalesef ki nefis, ego gözümüzü karartır. Bütüne bakarken detayları yitiririz.  Yaradan neyi kısmet etmiş ise o'dur yaşayacağımız. Emanetçiyiz şu koca dünyada bir kum tanesi olan varlığımız ile. Elbette ki imkânlarımız ölçüsünde yaşayacağız hayatı, fakat unutmadan özümüzü. Fatih Sultan Mehmet’in yaptığı gibi bir avuç toprak dökelim başımızdan aşağıya, topraktan gelip, toprağa döneceğimizi unutturmayalım nefsimize..